Son yıllarda diziler, toplumun her kesimine hitap etmeye çalışırken, özellikle çocuklar ve gençler üzerinde büyük bir olumsuz etki yaratıyor. Toplumun, ekranlardan gelen her türlü içerikle şekillendiği günümüzde, dizilerde yer alan yatak sahneleri ve erotik içerikler, sadece izleyiciyi sarsmakla kalmıyor, aynı zamanda ahlaki değerleri de zayıflatıyor. “Sanat” adı altında sunulan bu sahneler, özellikle çocuklar ve gençler için son derece zararlı bir etki yaratıyor. Bu içerikler, ailelerin ve toplumun korumaya çalıştığı ahlaki sınırları hiçe sayarak, yanlış bir cinsellik anlayışını dayatıyor.
Ekranlarda yer alan bu sahneler, özellikle ergenlik çağındaki bireylerin psikolojisini olumsuz şekilde etkiliyor. Çocuklar ve gençler, cinselliği sadece şehvet ve anlık hazlardan ibaret sanmaya başlıyor. Oysa gerçek hayatta sağlıklı ilişkiler, duygusal bağlar ve saygı üzerine inşa edilir. Ancak diziler, bu değerleri göz ardı ederek, sadece fiziksel hazları ön plana çıkarıyor. Bu tür içerikler, gençlerin cinselliğe bakışını yüzeysel ve yanlış bir biçimde şekillendiriyor. Cinsellik, sadece bedenin tatmini olarak sunuluyor ve duygusal, manevi boyutları görmezden geliniyor.
Daha da kötüsü, bu tür sahneler izleyen çocuklar, bu içeriklerin gerçek hayatla özdeşleştiğini zannediyorlar. Medyada sunulan her şeyin gerçek olduğunu düşündükleri için, cinsel ilişkilerin sadece fiziksel bir arzu tatmini olduğunu sanıyorlar. Bu, duygusal bağ kurmayı, saygıyı ve güveni içeren ilişkilerden uzaklaşmalarına yol açıyor. Aileler, çocuklarını bu içeriklerden korumak istedikçe, ekranlar onlara dayatılıyor
Bu sahneler, sadece gençleri değil, tüm toplumu da yanlış bir yola sürüklüyor. Toplumda cinselliğe bakış açısını çarpıtan, sıradanlaştıran ve sadece fiziksel zevk üzerine kurulu bir anlayış dayatılıyor. Güvenin, bağlılığın ve sadakatin ne olduğu unutuluyor. Cinsellik, bir duygu değil, basit bir eylem haline geliyor. Toplumda doğruyu yanlıştan ayırt edebilecek bir ahlaki tutum kalmıyor.
Ayrıca, bu tür içerikler, izleyiciyi sadece duyusal bir zevke yönlendirmekle kalmıyor; iğrençliği körüklüyor. Ekranda gördükleriyle gerçek dünyadaki ilişkileri karıştıran, cinselliği yalnızca bir “eğlence” olarak gören bir nesil yetişiyor. Oysa sağlıklı bir toplum, cinselliği duygusal bağlarla, değerlerle ve saygıyla ele alır. Diziler ise bunu yok sayarak, toplumu her geçen gün daha da yozlaştırıyor.
Bu yatak sahneleri ve erotik içerikler, sadece izleyiciyi değil, tüm toplumu zehirliyor. Bir toplumun geleceği, sağlıklı ve ahlaki değerlerle şekillenen bireylerden oluşur. Ancak bugün dizilerdeki bu cinsellik dayatması, toplumu yozlaştırıyor ve çocukların, gençlerin dünyasına yanlış mesajlar veriyor. Artık sanat adı altında insanları aldatmak değil, doğruyu ve gerçeği savunmak gerekiyor. Aksi takdirde, toplumsal değerler eriyip gidecek ve geriye sadece cinsel açlık ve arzulara dayalı bir toplum kalacak.
